Perakende sektörü ile tanışıklığım 1988
yılına rastlar. Mesleğimiz itibari ile bakarsak o yıllarda İnsan
Kaynakları Departmanı değil Personel Departmanları vardı.
Türkiye' de tabi ki bugünkü gibi AVM ler olmadığı gibi, çığ gibi artan zincir
mağazacılık da henüz yoktu.
1988 yılında insanların bakkal, manav ve kasaptan
alışveriş yaptığı bir dönemde İzmir' de 400 m2 büyüklüğünde bir marketin
açılması nasıl bir dikkat çeker sanırım tahmin etmişsinizdir. Bugün 12000 m2
lik hipermarketlerde alışveriş yaptığımızı düşündüğümüzde sektörün ne kadar
hızla ilerlediğini bir kez daha hayretle
fark edebiliyoruz.
Ferhan
Şensoy' un yazıp, aynı zamanda canlandırdığı “Kahraman Bakkal Süpermarkete
Karşı” oyunu da yine o dönemlerdeki küçük esnafın yok olmaya başlayacağı
düşüncesi ile kaleme alınmış, ekonomik endişeleri de içeren, bu yönde mesajlar veren bir
oyundu.
Perakende sektöründe çalışırken hem sektör çok büyümeye ve gelişmeye başladı ve
hem de Personel Departmanı anlayışından İnsan Kaynakları anlayışına geçildiği
bir dönemi beraberinde tecrübe etme fırsatını yakaladım.
O
dönem aynı zamanda Türkiye de enflasyonist,
paradan para kazanılan bir dönemdi. Bu anlamda bakıldığında yine üretici firmalardan vadeli
alım yapan ve peşin satış yaparak vadeyi
faizde değerlendirebilecek bir sektör olan perakende, bu açıdan da
yıldızlaşan bir sektör durumundaydı.
Dolayısı
ile o dönem için perakende, karlılığı çok iyi bunu da esas faaliyet gelirlerinden ziyade büyük oranda faiz gelirlerinden elde eden bir
sektördü diyebilirim. Dolayısı ile vadeli alıp, peşin satan bir sektördü.
Gelelim
işin İnsan Kaynakları işleyişine. O günlerde çalışana
yapılan ücret ödemesi piyasa ortamına göre iyi durumda desekte maalesef Perakende meslek olarak görülmemekteydi. Erkek çalışanlar ya askere gidinceye
kadar ya da iyi bir iş bulana kadar gibi
düşüncelerle işe girer özellikle erkek
adaylar evlenme hazırlığında ise deyim yerindeyse “sağlam” bir işe yerleşme
eğiliminde olur, sektöre geçici iş algısı ile bakılırdı. Perakende toplum
içinde ev geçindirecek aile reisinin işi olarak tabiri ile kalıcı bir iş olarak görülmezdi. Genç kızlar da evleninceye kadar çalışıp, evlilik öncesi ceyiz hazırlığı yaparım düşüncesinde olurdu.
Her
ne kadar esnek çalışma Türkiye de İş Kanununa 2003 yılında girmişse de, 1990 başlarında
Perakende
sektörü, fast food zincirleri (1990 yılları başında tek bir fast food zinciri vardı) Part Time çalışma uygulaması ile sektörde öğrencileri istihdam etmeye başladı. Esnek çalışma sistemi de (Part Time çalışma, sezonluk işgücü, çağrı üzerine çalışma gibi) yine zincir mağazacılık ile çalışma hayatımızda yer bulan ve gelişen kavramlardır.
Bu kez de sektör, öğrencilik hayatında cep harçlığı için çalışıp sonrasında yine
“sağlam” bir işe yerleşmek isteyen öğrencileri barındırmaya başladı.
Aday işgücünün algısı bu yönde olunca çalışan sirkülasyonunun %80 lerde olması normal karşılanacaktır.
Bu
arada sektör o kadar hızla ilerledi ki Türkiye de çığ gibi büyüyen AVM ler, Hipermarketler bir anda insanların neredeyse sosyal hayatının büyük kısmını geçirdiği ve hatta marketlerin sosyalleşme yeri olarak görüldüğü yerler halini aldı.
Bu arada 2000 li yıllarla birlikte İnsan Kaynakları Departmanları da
şirketlerde aşama aşama performans yönetimi, kariyer yönetimi, yetenek yönetimi gibi
kavramlarla çalışana kurum içi eğitim,
kariyer şansını açmaya başladı. Bu da perakende sektöründe çalışanın kendine
biraz daha gelecek görmesi, özellikle de
Part Time çalışan öğrencilerin en alt kademeden başlayarak sektörde kendilerini
daha üst pozisyonlarda görmeleri itibari
ile sektöre ilgiyi arttırdı. Türkiye de maalesef üretim sektörünün fazla gelişememesi ile birlikte işsizlik ve bu işsizlik içerisinde perakende istihdam ihtiyacının hızla artmasının "geçici" iş algısını değiştirmedeki rolünü de unutmamak gerek.
Bu arada ülkede enflasyonun tek haneleri rakamlara inmesi, sektörün faiz gelirlerinden değil faaliyet gelirlerinden kar yapma gerekliliğine sektörde zincir marketlerin hızla artması rekabeti arttırmaya başladı. Karlılığın azalması da çalışan ücretlerinin zaman içerisinde azalma eğilimine girmesine neden oldu.
Bu arada ülkede enflasyonun tek haneleri rakamlara inmesi, sektörün faiz gelirlerinden değil faaliyet gelirlerinden kar yapma gerekliliğine sektörde zincir marketlerin hızla artması rekabeti arttırmaya başladı. Karlılığın azalması da çalışan ücretlerinin zaman içerisinde azalma eğilimine girmesine neden oldu.
İşkur
da perakendeyi meslek gruplarının
içerisine alarak bu alanda meslek
edindirme projesine dahil ederek destek vermeye başladı.
Bununla birlikte toplumun AVM leri ya da zincir mağazaları sosyal aktivite yeri olarak görme eğilimi, sektöre olan ilgi ile birlikte sektör çalışanlarının Bayram dönemlerinde ve akşam daha geç zaman dilimlerinde çalışmasını gerektirmeye başladı. Bu durumun da adayları, çalışmak için sektörü daha alt tercihlerine yerleştirme nedenlerinden sayabilirim.
Geçtiğimiz
günlerde İşkur meslek edinme projesinde çalışan bir arkadaşım adayların bu eğitimleri tamamlama sonrasında kendilerine gösterilen işlere yerleşmek istemediklerinden, tercih etmediklerinden bahsetti. Benim
burada genç arkadaşlarımıza bir tavsiyem olacak. Perakende kolay bir sektör değil fakat artık hepimiz biliyoruz ki iş
hayatında başarı, ilişki yönetiminden geçiyor. İlişki yönetimi içinse perakende
sektörü benim tavsiye edeceğim, çok önemli bir
sektör.
İkili
ilişkilerde Hizmet sektörü çok iyi tecrübe kazanabileceğiniz bir alan,
perakende de yine tabiriyle çok iyi pişebileceğiniz bir sektör. Sonuç itibari ile Kariyer yolunuzun perakende ile buluşmasını tavsiye ederim.
Gulcin Hanim perakende tarihini cok guzel ozetlemissiniz.
YanıtlaSilAnlatımdaki enerjinizle bir solukta okudum, bilgi ve tecrubeniz tartisilmaz...
YanıtlaSil