Cocuklugum
bahçeli, müstakil bir evde
geçti. Yazları babam televizyonu bahçeye çıkartır, babaannemler, anneannemler de gelir akşamları
yemek sonrası bahçemizdeki mis kokulu limon agacının altında hep birlikte televizyon izlenirdi. Babaannemler
yan evde anneannemlerse arka sokakta otururlardı. Eskiden beri
limon kokusu bana hep
çocukluğumdaki yaz akşamlarını getirir.
İki dedem
birbirlerinden son derece farklı iki
karekterdi, eşleri de öyle.
Bir dedem koyu bir
CHP li diğeriyse koyu
Adalet Partiliydi. Akşam
haberlerini izlerken iki dedemin partiler arası atışması
görülmeye değerdi. Sanırım Parti Başkanları onlar kadar Partilerinin arkasında
durmazdı, ikisi de birbirini dinlemez sadece konuşur, partisini haklı çıkarıp kendi
partisine transfer etme/düşüncesini kabul ettirme gayretinde olurdu.
Dedem herkes
tarafından akıllı olarak yorumlanan, hesaba
kitaba kafası çalışan, biraz daha okusa nasıl olurmuş şeklinde yorum alan, herkesle iletişim kurabilen sakin bir adamdı. Eşi çok fazla konuşmayan belli kuralları olan pek kimsenin işine karışmayan
sade bir hanımdı.
Diğer dedemse kuralcı
kendi kurallarından taviz vermeyen bir adam, eşiyse neredeyse sokaktan geçen her
satıcıyı durdurup alt kat evinin balkonundan yediğinden içtiğinden
ikram eden, “hiç değilse biraz soluklan
bir su iç oğlum” diyen ikramsever, konuşkan tabiriyle çok hamarat bir hanımdı.
Babaannem
anneannemi çok konuşmakla eleştirir, anneannem de “dili olanın
eli de olur” diyerek kendi hamaratlığını ön plana
çıkartır onu da bu konuda biraz eleştirirdi diyelim.
Bizim akşamlarımız
hep onların atışması ile
geçerdi, sanırsınız yarın bir
araya gelmeyecek hiç
konuşmayacaklar fakat her akşam yine hep birlikteydiler. Her nereye
gitseler birbirlerine uğramadan, almadan gitmezlerdi.
Şimdi anlıyorum
çatışarak iletişim kurduklarını. Birbirlerine sevgi sözcükleri bile
çatışaraktı.
Hani
bilirsiniz bazen insanlar sevdiği kişiye
“seni seviyorum, hasta olmandan korkuyorum” diyemez,
“ iş çıkartma hava soğuk ceketini giy” der, bunun gibi.
Öğrencilik
yıllarımda ; öğretmenim, arkadaşım
neyi “yapamazsın”
dese canla başla adeta ölümüne
yapardım.
Yıllar sonra iş hayatına adım attım, tuzak hep aynı. Bir süre
sonra insanların “yapamazsın, bilemezsin” kodlamasını vererek bana nasıl
istediğini yaptırdığını ve bu durumun beni yorduğunu fark ettiğim günlerdi. Peki
bu döngü nasıl kırılacaktı ? İşte o
günlerde çatışarak iletişim kuran genimi
fark ettim. Çocukluğumdan gelen
kodlanmamı.
Birisi bana “yapamazsın”
dediğinde “haklısın yapamam”, “haklısın bilmiyorum” demeyi öğrenmeye başlamıştım. Önceleri zordu, zamanla daha rahat söylemeye başlamıstım yenilgi
(!) sözcüklerini, döngü değişmeye
başlamıştı. Cevremde “sen
artık değiştin eskisi gibi değilsin” derken “benim
konfor alanıma girdin” telaşını hızla görmeye
başlamıştım.
Değişimin karşıdan
büyüsü
güzeldir ancak cesaret ve kararlılık
ister, zorlu bir süreç işidir. Siz değişirken çevreniz size karşı tutumunda ısrarlıysa ve
değişmiyorsa hayatınızdaki insanları ve mekanları
dahi değiştirmeniz gerekebilir, önce kendi içinize yapacağınız bu yolculukta yola çıkmadan önce “Hazır mısınız, nelerden vazgecebilirsiniz” kendinize samimi olarak cevap vermelisiniz ve unutmayınız önce vazgeçmeniz gerekenler sizde...
Kalpten bir hazırım diyene, bu
zorlu yolda iyi
yolculuklar dilerim….
Degisimi cok iyi anlatan cok guzel bir yazi bir o kadar icten ve sicak.Tebrik ederim
YanıtlaSilDegisimi kim ister herkes, peki kim degisecek hickimse ... yollari dikenli ve korkutucu cok cok guzel anlatmissiniz kaleminize saglik
YanıtlaSilDegisim konusuna guzel ve farkli bir bakisi cok guzel keyifle okudum.
YanıtlaSilCocukluk hatiranizi gunumuzde en cok konusulan bir konuya degisim konusunu anlatirken anlatmaniz cok etkileyici ve cok hos. Tebrik ederim
YanıtlaSilAklıza ve kaleminize sağlık
YanıtlaSilCatisma ve degisime yonelik guzel bir yazi, dusundurdu
YanıtlaSil