.

23 Mayıs 2013 Perşembe

Türk Kültürü, Çalısanlarla Vedalasma Süreclerinde Etkisini Gösterir mi?



Müşterilerine “Önce İnsan ” sloganı ile yaklaşan bir şirkette çalışsanız ve o şirketin siz çalışanlarına  yaklaşımı bu yönde değilse hele ki yollarını ayırdığı çalışanları ile bu süreç hiç de iyi yönetilemiyorsa ne düşünürsünüz ?  Şirketinizin müşterilerine karşı takındığı “Önce İnsan”  imajı size ne kadar inandırıcı gelir? Hatta bir çalışan olarak inanmadığınız bu imajı  ne kadar taşıyabilir, müşterilerinizi o şirkette çalışırken ne kadar inandırabilirsiniz?
Bir kurumun çalışanlarına   gerçekten değer verip vermediğini ölçmek istiyorsanız, ne işe alım süreçlerine ne   çalışana sağladığı imkanlara  bakın. Asıl  çalışanlarını nasıl işten çıkardığına bakın.
Bir şirketin, bundan sonra  birlikte çalışmama kararı aldığı çalışanına  dair izlediği tavır, çıkış sürecini yönetme şekli, şirketin işveren markasını ve insana verdiği değeri gösterdiği gibi, geride kalan çalışanların performansını da, şirketin dışarıdaki itibar ve imajını da çok etkiliyor.
Aslında işin özünü söyleyecek olursam,  İşten Çıkarma Yönetimi = Şirket Profesyonelliği.
Maalesef  bu sürecin yönetiminde bazen duygusallıklar devreye giriyor ve asıl bu duygusal davranışlar süreci, içinden çıkılmaz noktalara taşıyabiliyor. Türk insanının ne kadar duygusal yapıda olduğunu, bir yerde işinizi çözmek için önce o kişi ile kuracağınız iletişimin ne karar işe yarar olduğuna dair algımız bu süreci anlatmakta sanırım yeterli. Geçenlerde bir Televizyonda izlediğim kredi almak için önce banka memuru ile tanışıklık kurmaya çalışan banka müşterisi ile banka memuru arasında geçen dialoğu içeren banka reklamı da sanırım bu algıya iyi örnek olacaktır.
Türk insanının işe duygularını katması üzerine bir anım var ki burada paylaşmadan geçemeyeceğim.Dil Eğitimi için  İngiltere ye gitmiştim.Havaalanına indim, vize kontrolünden geçiyoruz. Zaten havalaanına indiğimde çalışanların yaşlı olması itibari ile
kısa süreli bir şok geçirdim.(Yıllardır genç çalışanlı ülkeyiz diyoruz fakat bu kadarı yine de  şaşırtmıştı)
Neyse,  vize kontrolünde sıra bana geldi  55 yaşlarında (diğerlerine göre daha gençti)
bir memurun  olduğu bankoya gittim.Neyse benim evraklarıma baktı sonra bana “nereden bileyim burada kalmayacağınızı diyerek çok soğuk ifade ile yüzüme baktı. Kalmayacağım diyorum falan ama nafile,  benin için red formu doldurdu,  sıradakiler   bitince takrar bakacağını söyleyerek karşısındaki bankta  oturmaya davet etti.Karşısında ne şirinlikler yapıyorum tahmin edersiniz. Sonuçta  bir iki güzel söz söyleyerek,  şirinlik yapılarak iş yaptırtılabilen bir ülke kültüründenimJ Ama  ne yapsam sonuç  yok. Neyse 3 saat kadar bekledikten sonra tekrar çağırıldım.Bana sınırdışı edileceğim  yanında kalacağım İngiliz ailesi ile de akrabalık/tanışıklık bağımın olabileceğini falan söyledi, neyse bir anda giderken önceden aldığım dönüş biletim aklıma geldi.Memura  dönüş biletimi  bu ülkede  kalmaya niyetimin olmadığının bir kanıtı  olarak gösterdim.
İngiliz memur ikna oldu,  büyük bir dipinlin ve yine soğuk bir edayla Vize onay kaşemi bastı.
Onay işlemimin yapılması sonrasında,  o memur gitti ve adeta yüzünde tatlı bir gülümseme beliren bambaşka biri geldi  karşıma.
Bana Londra da gezilecek yerlerden tutun da Brighton a nasıl gideceğime dair krokiye değin  çizerek güzel bir  sohbet başlatıverdi. Tüm sohbet,  vize onayını almamdan sonra başladı. Birden kafamda beliren düşünce şu oldu   “İşini son derece  profesyonel yapıyor”.
Sonra İngiltere de kaldığım süre içerisinde, işimin düştüğü  her yerdeki çalışanın  işini bu şekilde son derece belirli formatta, profesyonelce  yaptığına şahit oldum.

Şimdi dönelim  Türkiye de işten çıkartma işlemlerinde yapılan tandıdık senaryolarımıza :
Şimdi  “Tebligatı ben yapmayayım  IK  Departmanı yapsın” diyerek çıkışın tebliğ edileceği  gün şirkete uğramayan ya da bu tebliği "şimdi ayıp olmasın zihniyetinde ya da  çıkış kararından hiç haberi olmamış gibi davranan"  şirket yöneticileri, 
Yıllık İzin dönüşünde bilgisayar şifresi ile  şirket sistemine giremeyip ardından  Bilgi İşlem Departmanı’na gittiğinde şifresinin iptal edildiğini/işten çıkartıldığını öğrenen muhasebe çalışanı,
Yöneticisinin talebi üzerine kendisi ile iyi ilişkileri olan bir iş arkadaşının işten çıkartıldığını söylemek zorunda bırakılan bir başka çalışan, performans görüşmesi yapılmayan, işten çıkartılmak istenen ama “zamanla kendisi gitsin” zihniyeti ile izole edilmeye çalışılan hatta “Mobbing yolu ile”  işten çıkartılmaya çalışılanlar.
Bu sözler bir yerlerden tanıdık geliyor mu? Bu konudaki örnekleri çoğaltmak   mümkün.Aslında
örneklere de baktığımızda içerisindeki duygusal tavırların, işi içinden çıkılmaz bir hale getirdiğini ve işten ayrılan  ile şirketi kötü bir iletişim noktasına götürdüğünü  görüyoruz. Bu konuda da bazen kültürel düşünce kalıplarımız devreye giriyor, oysa ki gerekli olan tek şey sadece profesyonellik.
İşin özü :  şirketlerde  iyi bir ”Gülegüle” diyebilmek, “Hoşgeldiniz” demekten çok daha hassas bir konu ve profesyonellik isteyen bir süreç.


2 yorum:

Katkınız için teşekkür ederiz