Müşterilerine “Önce İnsan ” sloganı ile yaklaşan bir şirkette çalışsanız ve o şirketin siz çalışanlarına yaklaşımı bu yönde değilse hele ki yollarını ayırdığı çalışanları ile bu süreç hiç de iyi yönetilemiyorsa ne düşünürsünüz ? Şirketinizin müşterilerine karşı takındığı “Önce İnsan” imajı size ne kadar inandırıcı gelir? Hatta bir çalışan olarak inanmadığınız bu imajı ne kadar taşıyabilir, müşterilerinizi o şirkette çalışırken ne kadar inandırabilirsiniz?
Bir
kurumun çalışanlarına gerçekten değer
verip vermediğini ölçmek istiyorsanız, ne işe alım süreçlerine ne çalışana sağladığı imkanlara bakın. Asıl
çalışanlarını nasıl işten çıkardığına bakın.
Bir
şirketin, bundan sonra birlikte
çalışmama kararı aldığı çalışanına dair
izlediği tavır, çıkış sürecini yönetme şekli, şirketin işveren markasını ve
insana verdiği değeri gösterdiği gibi, geride kalan çalışanların performansını
da, şirketin dışarıdaki itibar ve imajını da çok etkiliyor.
Aslında
işin özünü söyleyecek olursam, İşten
Çıkarma Yönetimi = Şirket Profesyonelliği.
Maalesef bu sürecin yönetiminde bazen duygusallıklar
devreye giriyor ve asıl bu duygusal davranışlar süreci, içinden çıkılmaz
noktalara taşıyabiliyor. Türk insanının ne kadar duygusal yapıda olduğunu, bir
yerde işinizi çözmek için önce o kişi ile kuracağınız iletişimin ne karar işe
yarar olduğuna dair algımız bu süreci anlatmakta sanırım yeterli. Geçenlerde bir
Televizyonda izlediğim kredi almak için önce banka memuru ile tanışıklık kurmaya
çalışan banka müşterisi ile banka memuru arasında geçen dialoğu içeren banka reklamı
da sanırım bu algıya iyi örnek olacaktır.
Türk
insanının işe duygularını katması üzerine bir anım var ki burada paylaşmadan
geçemeyeceğim.Dil Eğitimi için İngiltere
ye gitmiştim.Havaalanına indim, vize kontrolünden geçiyoruz. Zaten havalaanına
indiğimde çalışanların yaşlı olması itibari ile
kısa
süreli bir şok geçirdim.(Yıllardır genç çalışanlı ülkeyiz diyoruz fakat bu
kadarı yine de şaşırtmıştı)
Neyse, vize kontrolünde sıra bana geldi 55 yaşlarında (diğerlerine göre daha gençti)
bir
memurun olduğu bankoya gittim.Neyse
benim evraklarıma baktı sonra bana “nereden bileyim burada kalmayacağınızı
diyerek çok soğuk ifade ile yüzüme baktı. Kalmayacağım diyorum falan ama
nafile, benin için red formu doldurdu, sıradakiler
bitince takrar bakacağını
söyleyerek karşısındaki bankta oturmaya
davet etti.Karşısında ne şirinlikler yapıyorum tahmin edersiniz. Sonuçta bir iki güzel söz söyleyerek, şirinlik yapılarak iş yaptırtılabilen bir
ülke kültüründenimJ Ama ne yapsam
sonuç yok. Neyse 3 saat kadar
bekledikten sonra tekrar çağırıldım.Bana sınırdışı edileceğim yanında kalacağım İngiliz ailesi ile de
akrabalık/tanışıklık bağımın olabileceğini falan söyledi, neyse bir anda giderken
önceden aldığım dönüş biletim aklıma geldi.Memura dönüş biletimi
bu ülkede kalmaya niyetimin
olmadığının bir kanıtı olarak gösterdim.
İngiliz
memur ikna oldu, büyük bir dipinlin ve
yine soğuk bir edayla Vize onay kaşemi bastı.
Onay
işlemimin yapılması sonrasında, o memur
gitti ve adeta yüzünde tatlı bir gülümseme beliren bambaşka biri geldi karşıma.
Bana
Londra da gezilecek yerlerden tutun da Brighton a nasıl gideceğime dair krokiye
değin çizerek güzel bir sohbet başlatıverdi. Tüm sohbet, vize onayını almamdan sonra başladı. Birden
kafamda beliren düşünce şu oldu “İşini son
derece profesyonel yapıyor”.
Sonra
İngiltere de kaldığım süre içerisinde, işimin düştüğü her yerdeki çalışanın işini bu
şekilde son derece belirli formatta, profesyonelce yaptığına
şahit oldum.
Şimdi
dönelim Türkiye de işten çıkartma
işlemlerinde yapılan tandıdık senaryolarımıza :
Şimdi “Tebligatı ben yapmayayım IK
Departmanı yapsın” diyerek çıkışın tebliğ edileceği gün şirkete uğramayan ya da bu tebliği "şimdi ayıp olmasın zihniyetinde ya da çıkış kararından hiç haberi olmamış gibi davranan" şirket
yöneticileri,
Yıllık
İzin dönüşünde bilgisayar şifresi ile
şirket sistemine giremeyip ardından
Bilgi İşlem Departmanı’na gittiğinde şifresinin iptal edildiğini/işten
çıkartıldığını öğrenen muhasebe çalışanı,
Yöneticisinin
talebi üzerine kendisi ile iyi ilişkileri olan bir iş arkadaşının işten
çıkartıldığını söylemek zorunda bırakılan bir başka çalışan, performans
görüşmesi yapılmayan, işten çıkartılmak istenen ama “zamanla kendisi gitsin”
zihniyeti ile izole edilmeye çalışılan hatta “Mobbing yolu ile” işten çıkartılmaya çalışılanlar.
Bu
sözler bir yerlerden tanıdık geliyor mu? Bu konudaki örnekleri çoğaltmak mümkün.Aslında
örneklere
de baktığımızda içerisindeki duygusal tavırların, işi içinden çıkılmaz bir hale
getirdiğini ve işten ayrılan ile şirketi kötü bir iletişim noktasına götürdüğünü görüyoruz. Bu konuda da bazen kültürel düşünce kalıplarımız devreye
giriyor, oysa ki gerekli olan tek şey sadece profesyonellik.
İşin
özü : şirketlerde iyi bir ”Gülegüle” diyebilmek, “Hoşgeldiniz”
demekten çok daha hassas bir konu ve profesyonellik isteyen bir süreç.
Ağzınıza ve kaleminize sağlık Gülçin Hanım.
YanıtlaSilTeşekkür ederim
Sil