.

25 Mayıs 2013 Cumartesi

Engelli Çalışanlar için Kanun da Algısal Değişim

10-16 Mayıs tarih aralığı Türkiye’de Engelliler Haftası, hafta boyunca  Engellilerin sorunları tartışılıyor. Engelli kişilerin de her birey gibi çalışmaları, yaşamsal  ihtiyaçlarını karşılamak üzere para kazanmaları gerekmekte. Maalesef toplumda engelli bireyler için  yaşamını idare ettirecek maddi geliri varsa sorun yoktur zihniyeti yaygın. Oysa ki iş sadece maddi boyuttan öte. Onlar da  her birey gibi  sosyal hayatın içinde olmak, üretmek, eğitim almak istiyorlar.
Engelliler  haftasında engelli kariyer günleri düzenlenerek,  iş arayan engelliler ile işverenler buluşturulmakta.
Kanun,  50 kişiden fazla sayıda işçi çalıştıran işyerlerinde,  çalıştırdıkları işçi sayısının özel  sektörde %3 ‘ü,  kamu sektöründeyse %4’ ü oranında engelli çalışmasını şart koşuyor.
Bazı işyerleri,  olayı sosyal sorumluluk çerçevesinde de düşünerek  engeli yüksek olan kişileri işyerine fiilen gelmesini beklemeksizin,  SGK primini ve  ücretini de ödemekteler.
Katıldığım birçok engelli kariyer günlerinde, engellilerin işverenin SGK priminin ödenmesi ve ücret ödemesi fikrine sıcak bakmadıkları ile karşılaştım. Engelli gençler, üretime dahil olmak ve sosyal hayatın içerisinde var olmak istedikleri gibi bu durumu hayattan izole edilmek olarak algılayabiliyorlar. Eğitim almak,üretime dahil olmak, işlerinde başarılı olmak, sosyal hayatın içinde var olmak.Tıpkı yaşıtları diğer gençler gibi. Bedenlerindeki bir engel onların yaşıtlarından farklı duygu ve düşünceye sahip olmalarını gerektirmiyor ki…
Türkiye de nüfusumuzun %12 si engelli. Bu rakam hiç de azımsanacak bir rakam olmadığı gibi engellilerin sadece bu haftada akla gelip sorunlarının tartışılması değil, engelli sorunlarına yönelik köklü sosyal politikaların üretilmesi ve bu konunun bu hafta ile sınırlı kalmaması gerekmektedir.
Kanunda engelli bireylerin çalışma hayatındaki esasları düzenleyen tanımlamada
 “özürlü” ibaresi  kullanılmaktaydı. Türkçe Sözlüğümüz de "özürlü" terimi şu şekilde tanımlanmaktadır : "özrü ve kusuru olan, defolu, eksiklik, sakatlık, elverişsizlik"
Kelime itibari ile de bakıldığında bireyler bu tanımlama ile zaten direkt olarak toplumdan izole eder bir algıya oturtulmaktaydı.
Toplumsal algıyı değiştirebilmek adına  Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce 25 Nisan 2013 tarihinde kabul edilen ve 03 Mayıs 2013 tarihinde, 28636 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “6462 Sayılı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Yer Alan Engelli Bireylere Yönelik İbarelerin Değiştirilmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile Mevzuatımızda yer alan sakat, özürlü ve çürük ibarelerinin  yerine engelli kelimesinin  kullanılması için yasal düzenleme getirilmiştir.Kanunlarımızdaki bu tür düzenlemelerin yapılması önemli ve memnuniyet verici bir aşamadır.
Engelli bireylerle  ilgili kelimelerin gerek sosyal,  gerekse devlet düzeyinde "özürlü" olarak değil "engelli" olarak tasvir edilmesi daha ince bir yaklaşım olmuştur. Çünkü "özürlü", "sakat" gibi ifadeler  toplum nezdinde bireylere karşı negatif bir algılama yaratmakta olup, kişilerin toplum içerisinde izole olmasına da davetiye çıkartan niteliktedir.Kanundaki basit gibi gözüken ama sosyal algı anlamında önem gösteren bu kelime iyi bir adım olmuştur.
Umarım bu kelime ile başlayan algısal adımımız daha birçok güzel adımlara vesile olur.


0 yorum:

Yorum Gönder

Katkınız için teşekkür ederiz