10-16 Mayıs tarih aralığı Türkiye’de Engelliler Haftası, hafta boyunca Engellilerin sorunları tartışılıyor. Engelli
kişilerin de her birey gibi çalışmaları, yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamak üzere para kazanmaları
gerekmekte. Maalesef toplumda engelli bireyler için yaşamını idare ettirecek maddi geliri varsa
sorun yoktur zihniyeti yaygın. Oysa ki iş sadece maddi boyuttan öte. Onlar da her birey gibi sosyal hayatın içinde olmak, üretmek, eğitim
almak istiyorlar.
Engelliler haftasında engelli kariyer günleri düzenlenerek,
iş arayan engelliler ile işverenler
buluşturulmakta.
Kanun, 50 kişiden fazla sayıda işçi çalıştıran
işyerlerinde, çalıştırdıkları işçi
sayısının özel sektörde %3 ‘ü, kamu sektöründeyse %4’ ü oranında engelli
çalışmasını şart koşuyor.
Bazı işyerleri, olayı sosyal sorumluluk çerçevesinde de
düşünerek engeli yüksek olan kişileri
işyerine fiilen gelmesini beklemeksizin, SGK primini ve ücretini de ödemekteler.
Katıldığım birçok engelli
kariyer günlerinde, engellilerin işverenin SGK priminin ödenmesi ve ücret ödemesi
fikrine sıcak bakmadıkları ile karşılaştım. Engelli gençler, üretime dahil
olmak ve sosyal hayatın içerisinde var olmak istedikleri gibi bu durumu
hayattan izole edilmek olarak algılayabiliyorlar. Eğitim almak,üretime dahil
olmak, işlerinde başarılı olmak, sosyal hayatın içinde var olmak.Tıpkı
yaşıtları diğer gençler gibi. Bedenlerindeki bir engel onların yaşıtlarından
farklı duygu ve düşünceye sahip olmalarını gerektirmiyor ki…
Türkiye de nüfusumuzun %12 si engelli. Bu rakam hiç de azımsanacak bir rakam olmadığı gibi engellilerin
sadece bu haftada akla gelip sorunlarının tartışılması değil, engelli sorunlarına
yönelik köklü sosyal politikaların üretilmesi ve bu konunun bu hafta ile sınırlı
kalmaması gerekmektedir.
Kanunda engelli
bireylerin çalışma hayatındaki esasları düzenleyen tanımlamada
“özürlü” ibaresi kullanılmaktaydı. Türkçe Sözlüğümüz de
"özürlü" terimi şu şekilde tanımlanmaktadır : "özrü ve kusuru
olan, defolu, eksiklik, sakatlık, elverişsizlik"
Kelime itibari ile
de bakıldığında bireyler bu tanımlama ile zaten direkt olarak toplumdan izole
eder bir algıya oturtulmaktaydı.
Toplumsal algıyı
değiştirebilmek adına Türkiye Büyük
Millet Meclisi’nce 25 Nisan 2013 tarihinde kabul edilen ve 03 Mayıs 2013 tarihinde, 28636 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “6462 Sayılı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Yer Alan Engelli Bireylere Yönelik İbarelerin
Değiştirilmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun” ile Mevzuatımızda yer alan sakat, özürlü ve çürük
ibarelerinin yerine engelli kelimesinin kullanılması için yasal düzenleme
getirilmiştir.Kanunlarımızdaki bu tür düzenlemelerin yapılması önemli ve memnuniyet
verici bir aşamadır.
Engelli bireylerle
ilgili kelimelerin gerek sosyal, gerekse devlet düzeyinde "özürlü"
olarak değil "engelli" olarak tasvir edilmesi daha ince bir yaklaşım
olmuştur. Çünkü "özürlü", "sakat" gibi ifadeler toplum nezdinde bireylere karşı negatif bir
algılama yaratmakta olup, kişilerin toplum içerisinde izole olmasına da
davetiye çıkartan niteliktedir.Kanundaki basit gibi gözüken ama sosyal algı
anlamında önem gösteren bu kelime iyi bir adım olmuştur.
Umarım bu kelime ile
başlayan algısal adımımız daha birçok güzel adımlara vesile olur.
0 yorum:
Yorum Gönder
Katkınız için teşekkür ederiz